31 Mayıs 2009 Pazar

Edouard Cisse gider!

İstatistikleri iyi olan Cisse, orta sahada Ernst ile birlikte iyi bir tampon bölgesi oluşturuyor. Açık söylemek gerekirse Ernst gelmeden önce ben pek beğenmiyordum bu oyuncuyu. Takıma faydası sınırlı kalıyordu, ofansif yönü iyi bir oyuncu değildi. Ernst'in devre arasında gelmesi ile beraber Ernst, maçlarda Cisse'nin açığını çok iyi kapattı. Kısaca Cisse'nin yükünü oldukça hafifletti ve takımda yararlı bir oyuncu olarak anılmaya başladı.

Cisse, İstanbul'da mutsuz. BJK'da ille kal demez. Takım bulursa rahatlıkla gider. Bir yabancı kontenjanı açıklanır. Konu ile ilgili bir diğer kaynak aşağıdadır.


Edouard Cissé Beşiktaş'dan ayrılıyor. 2007 yılından bu yana siyah beyazlılarda forma giyen Fransız futbolcu, özellikle de eşi olmadan yaşadığı için İstanbul'da sıkılmaya başladığını söyledi.

Kartal'a şampiyonluğu getiren son Denizlispor maçından önce Fransızların satirik futbol dergisi So Foot'a konuşan başarılı orta saha oyuncusu, bu sezon şampiyon takımın doğrudan Devler Ligi'ne katılacak olması nedeniyle kafasının biraz karışık olduğunu; ancak yine de gitmeyi düşündüğünü belirterek, "Eğimimim daha çok ayrılma yönünde. Daha ziyade Fransa'yı değil de Haziran sonuna doğru İspanyol ve İngiliz kulüplerini düşünüyorum. Göreceğiz" diye konuştu.
Kaynak: www.goal.com

John Maynard Keynes


John Maynard Keynes, (1883-1946) radikal düşünceleriyle ekonomide çığır açan Britanyalı iktisatçıdır.
Ekonomik durgunlukla mücadelede müdaheleci para ve maliye politikalarını savunmasıyla tanınır.

Bilirsiniz Keynes'in 1929 Büyük Buhran için üç popüler zarfına yönelik bir hikaye vardır: Keynes, iş başına gelerek yöneticilere kriz dönemine ilişkin kurtarıcı 3 zarf sunar. Bu zarflardan birinin sonuçları alınmadan diğerinin açılmaması uyarsında bulunur. Ve sıra gelir zarflara açmaya... ilk zarftaki öneri "Derhal vergileri düşür" şeklindedir. Ardından baştaki hükümet vergiyi düşürür ve ekonomideki krizin devam ettiğini görür. Sonra ikinci zarfa geçilir. "Piyasaya para enjekte et ve istihdamı artır." Sektörlerin hareketlenmesi için yol yap, baraj yap diyor. Kısaca sen bu iş imkanlarını yarat ki istihdamın önü açılsın, üretkenlik artsın v.b. Baştaki hükümet bunu da gerçekleştiriyor, oldukça uzun bir süreç geçiyor ve görülüyor ki kriz çözünlenmiş değil. Sonunda son mektuba geçiliyor. "Savaş ekonomisine geç" Nitekim öyle de oluyor. İkinci dünya savaşı patlak veriyor. Savaş sonrası bir devlet, bir devletin gücünü, varlıklarını sömürdüğünden bir devlet zenginlşiyor, bir devlet de ya yok oluyor ya da sömürge oluyor. Ve bunun yanında savaş endüstrisi istihdam yaratacak bir olgu...Neyse işin özü şu: Şu an Amerika ve çoğu Avrupa Devletleri 2. mektupta yazılanları uyguluyor, kısaca hükümetler KEynes'in genel ekonomi politikasını sırasıyla ekomomilerine uyguluyor. Büyük devletlerin ekonomisi düzelmez ise ki bence düzelmeyecek, olası bir savaş kaçınılmaz gibi gözüküyor. Allah yardımcımız olsun...

Piyasa Şişti


Bir arkadaşın yazısını okudum. Çok beğendim, paylaşayım dedim. Bu aralar piyasalarda balon yine şişmeye devam ediyor. Tablo belli yakında 3 nolu konuma geçeceğiz.


"Makroekonomik veriler bir bütün olarak değerlendirildiğinde,global ekonominin 1929 dan beri görülen en büyük kriz içinde olduğu ve daha uzunca bir süre durgunluk içinde olacağı görülmektedir.Dünyanın bütün önde gelen ekonomistlerin matematiksel verilere dayanarak yaptığı projeksiyon budur.Hayır,şu makroekonomik verilerden dolayı bu düşünceye katılmıyorum diyen güçlü bir tez yoktur.Durgunluk içindeki bir ekonomide şirketlerin satış ve karları azalacağından piyasaların doğal olarak bunu borsada fiyatlaması gerekir.Ama öyle olmuyor,eşyanın tabiatına aykırı bir hareket oluyorsa nedeni hakkında düşünmek gerekir.Şu anda piyasa yapıcı,tüm finansal sistemin çökeceği endişesi taşıyan ABD hazinesi ve FED in sınırsız desteği ile olumsuz beklentileri kırmayı,piyasayı yukarı çekmeye çalışıyor,(çok az özkaynak ve sınırsız kredi ile)İsterlerse bizde de endeksi 100 000 bile yapabilirler,bunu engelleyebilecek bir güç yok,ama kimse bu endeks skalasındaki şirket değerlemelerine mantıksal bir açıklama getiremez.Bu durumda borsa bir yatırım amacı olmaktan çıkar,psikoloji yönlendirmesiyle küçüklerden büyüklere servet transferi yapan bir gazino haline gelir.Halbuki borsalarda amaç,bilgiyle,geleceğe ilişkin projeksiyonlarla bir hesap kitaba dayanarak yatırım yapmak ve para kazanmaktır,manüple edilmiş bir piyada oyuncu olmak değil.Ama hepimiz biliyoruz ki,kötümser olmakla işler daha da kötüye gidebilir,ama iyimser olmakla işlerin düzeldiği görülmemiştir,piyasaları çok uzun süre manüple edemesiniz,orta vadede muhakkak makroekonomik gerçeklerin gösterdiği banda girdiğini görürsünüz."


ŞAMPİYON BEŞİKTAŞ
















30 Mayıs 2009 Cumartesi

Son Çıkışı Çokdan Geçtik!


Geri Sayım Başladı

Geri sayım başladı. 2003 lü yıllardan 2009 lu yıllara sıçramaya az kaldı...


Bugün düğün ve cenaze var Ali Sami Yen'de

Galatasaray yarın sezonun son maçına çıkacak Sivasspor’la. Bu maçta Galatasaray’ın İngiltere’den bir evladı gelecek: Tugay Kerimoğlu. Galatasaray’ın, Galatasaray seyircisinin bu evladına vaktinde yapılanlar için ondan özür dilemesi için müthiş bir fırsat bu.
Yarınki maç başka bir fırsat daha sunuyor Galatasaraylılar’a. Çünkü Bülent Korkmaz bu kez gerçekten son kez çıkacak Ali Sami Yen’e (1). Teknik direktör olarak Bordeaux maçıyla yıllar sonra yeniden Ali Sami Yen’e dönen, hem de “Büyük Kaptan” sesleriyle dönen Kormaz yarınki maçtan sonra istifa edecek çünkü.
Melih Şabanoğlu


Yazının tamamını okumak için başlığa tıklayınız...

Gerets'den Bir Şampiyonluk Hikayesi


Fransa 1. Liginde son maçlar bugün oynanıyor. Lider Bordeaux 77 puanla lider durumda , yakından tanıdğımız Eric Gerets'in takımı Marsilya 74 puanla ikinci sırada. Marsilya'nın şampiyon olması için Bordeaux'nun yenilmesi gerekiyor. Bordeaux, bugün ligde kalma mücadelesi veren Caen ile oynuyor. Gerets bu duyguyu Türkiye'de de yaşamıştı. Bugün Fransa'nın Denizlispor'u Caen olacak mı sorusunun cevabını bekliyoruz. Fransa da yılın antrenörü seçilen Gerets şampiyon olacaklarını ve herkesin büyük bir süpriz yaşayacağını iddia etti.

Gerets'in Adnan Polat'tan çok şey öğrendiği her halinden belli. Bir tek 22.45'de şampiyonuz demediği kaldı. Bu tür durumlarda takımı motive etmek zordur. Futbolcular "ne diyor bu ya, şampiyonluk gitti, hala konuşuyor" diyebilirlerdi ancak Gerets son haftada kazanılmış bir şampiyonluğun önemli bir kahramanı. Gerets bugün soyunma odasında muhtemelen Galatasaray ile kazandığı şampiyonluktan da bahsedecektir. Marsilya'yı günahım kadar sevmem ancak bugün Gerets kazansın istiyorum.

Çıldırmaya Az Kaldı


TSL'de 34.hafta bu akşam 20:00'de oynanacak maçlarla tamamlanacak ve lig şampiyonu belli olacak.
Beşiktaş ilçesi bugün bayram alanına dönecek. Hazırlıklar son hız devam ediyor. Şampiyonluğa giden yoldaki bu son maç Beşiktaş Meydanı'nda dev ekrandan yayınlanacak. Çıldırmaya az kaldı. Şampiyonluktan Beşiktaş taraftarı emin, bugün ve yarın için tüm organizasyonlar hazır.

Artık saatler 21:45 i gösterdiğinde Türkiye'de bazı şeylerin değişeceği kesin...



Ya Tutarsa

Denizlispor -Beşiktaş: BJK'nın Şampiyon olmasının ana yolu bu maçtan geçiyor. Denizlispor üst kümede kalmayı garantiledi, rahatlar, ama şike olaylarının gündeme gelmemesi için profosyonelce çıkıp oynayacaklardır. Favori BJK.

İBB- Bursaspor: İBB, üst kümede kalmayı garantiledi. Bursa'nın uefa kupasına katılma şansı devam ediyor. Bursa, İBB'ye göre çok kaliteli bir takım. Bursa alır diye düşünüyorum.

Galatasaray - Sivas: GS, Sivas'a göre çok daha iyi bir takım, ancak Sivas'ın birincilik ya da ikincilik için bu maçı yenmesi olmazsa olmaz. Ben maçın berabere ya da Sivas'ın lehine olacağını düşünüyorum. GS, UEFA kupalarına katılmak için yenilmemek için elinden geleni yapacak.

Trabzonspor - Fenerbahçe: Fener'in hiçbir iddiası yok, maça rahat çıkacak. Trabzon, şampiyonlar ligine katılma şansını sürdürebilmek için kazanmak zorunda. Bence bu maçta Trabzon'un kazanmak zorunda olma hissiyatı FB'ye puan ve puanlar getirecektir.

29 Mayıs 2009 Cuma

İçimizdeki Yangın Sizi Bekliyor!!


Önce İstanbul'u yaktık. Şimdi de gerekirse Türkiye'yi yakarız.
BJK, şampiyonluk kutlamaları hazırlıklarına son hız devam ediyor.
PAzar günü İnönü Stadyumun'da buluşmak üzere...

Düşme Hattı


Mayıs ayı ilk haftası sonrası ön görülerimizle ligin düşemeye en yakın adaylarını yazmıştım.


Şu an gözüken o ki hepsi tuttu. İkili averaj durumları aşağıdaki linkte.


Konya'nın işi zor gözüküyor. İkili averajda Antalya'ya göre iyi durumda

Gladyo Nedir?


Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin 61. Bölümü dün yine nefesleri kesti. Özellikle son bir aydır bölümler bana oldukça zevk vermeye başladı. Dünkü bölümde Polat'ın Hoca'yı sorgulama sahnesinde "Gladyo" kelimesi ortaya çıktı. Bu bizler için senaryolanmış bir dizi olsa da yani olaylar ve kişiler hayal ürünü olsa da herkes bu kelimeyi merak etti ve araştırmaya başladı. Gladyo, latince de kılıç anlamına gelir. 1952 yılında kurulduğu düşünülen bir örgütün ismi olarak kullanıldığı varsayılmaktadır. İddialara göre: Gladyo örgütü Amerikan gizli servisi CIA tarafından finanse edilip, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlenmiştir.

"Genelde kontrgerilla olarak tanımlanan ‘Ergenekon’ gibi örgütlenmelerin yönetim merkezleri; NATO içerisinde özel bir örgütlenme olarak bilinen ‘Süper NATO’ya bağlıdır. Toplumsal katmanların hemen her kesiminde örgütlenen devletlerin silahlı çete örgütlerini ya ilgili ülkelerin askeri güçleri ya da Süper NATO kontrol edebilir. Bu bakımdan ‘Süper NATO’ya bağlı olan bu kurumların açığa çıkartılması işledikleri cinayetlerin bütünlüklü olarak deşifre edilmesi söz konusu olamaz. Buna ne uluslararası küresel sistem güçleri, ne NATO yetkilileri, ne de tek tek ülkelerin devlet yöneticileri izin verir. Çünkü küresel sermayenin düzeni bu tür yasadışı ilişkiler üzerinde yürümektedir."

"Bu işin hiç de söylendiği gibi kolay olmadığını ve Türkiye’de şu anda aslında tam bir tiyatronun oynandığını anlamak için özellikle NATO üyesi ülkelerde kontrgerilla türü yapılara yani bizdeki ismiyle Ergenekonlara bir göz atalım. " demiş Sayın Mustafa Peköz.

Örneğin Belçika, Hollanda, Fransa, Lüksemburg ve İngiltere’nin içerisinde yer aldığı “Bats Birliği Gizleme Komitesi”ne (CCUO), 1958'de ABD'nin katılmasıyla “Müttefik Birlik Komitesi” (ACC) oluşturuldu ve kısa sürede NATO üyesi bütün ülkeler ACC'ye katıldılar. "Süper NATO" olarak bilinen kontrgerilla örgütlenmesi NATO bünyesinde ACC'ye bağlı olarak örgütlendirilmektedir.
"İtalya’da Gladyo olarak bilinen ancak çok kapsamlı olarak örgütlenen kontrgerilla, "Askeri Haber Alma Örgütü" (SIFAR), Sivil İstihbarat (SISMI) ve Savunma İstihbarat (SID) olarak faaliyet yürütmektedir. İtalya’da Gladyo’nun 622 profesyonel üyesinin ve 139 silah deposunun olduğu tespit edildi. 1945'lerden beri işçi grevlerine, direnişlere, öğrenci eylemlerine saldıran, Kızıl Tugaylara karşı yargısız infazlar gerçekleştiren güç Gladyo’dur.
Belçika’da Gladyo, “Dokümantasyon, İstihbarat ve Harekât Servisi” (SDRA-8) olarak NATO gizli anlaşması hükümlerine göre kuruldu. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde, sadece Emniyet Genel Müdürü talimatları ve kontrolünde çalışan ve son derece dar bir kadroya sahip "STC/Mob" olarak adlandırılan "Özel Kısım", "Özel Müdahale Grupları", "Şok Birlikler" gibi alt kurumlar SDRA-8'lere bağlı olarak çalışmaktadır.
Hollanda'da Savunma Bakanlığı tarafından finanse edilen ve gizli silah depolarına sahip olan kontrgerilla örgütlenmesi, "Harekât ve Keşif" adıyla "Süper NATO"ya bağlı olarak faaliyet yürütüyor. İspanya’da "Antiterör Kurtarma Grubu" olarak bilinen kontrgerilla, ETA üyelerine karşı yargısız infazları, kaçırıp kaybetmeleri ya da öldürme eylemlerini örgütlemektedir.
Fransa'da 'Kara panter' olarak bilinen RAID komando grubu, "Süper NATO"ya bağlı son derece özel olarak eğitilmiş askeri birliklerdir. Fransa Gladyo’sunun eski şeflerinden Alexandre de Marenches'in; “Özel operasyon söz konusu olduğu zaman Cumhurbaşkanına başvurduğumda kendisinden hiçbir zaman resmi bir emir almam...” sözleri bu örgütün gücünü yansıtmaktadır.
İngiltere’de, "Secret British Network Revealed" adıyla faaliyet yürüten kontrgerilla örgütün, IRA'ya karşı gerçekleştirdiği ‘yasadışı’ eylemler sonucu yüzlerce insanı öldürdüğü, halka yönelik şiddet eylemleri gerçekleştirdiği artık bilinen bir gerçektir. İngiltere’de Special Air Service (SAS) komandoları bu amaçla eğitilmiş özel birliklerdir. Norveç'te, “Süper NATO”ya bağlı Gladyo’nun özel silah depoları açığa çıktı.
İsveç’te oluşturulan Gladyo "Proje-26" olarak faaliyet yürütmekte ve son derece modern silahlarla donatılan 1200 kişilik bir gücünün olduğu belirtiliyor. İsveç Başbakanı Olof Palme'nin Proje-26 tarafından öldürüldüğü de iddialar arasındadır.
Almanya Gladyo’su olarak bilinen “Teknik Servis-D”, Hitler'in gestapo elemanları tarafından örgütlendirildi. Amerikan 20. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda ve Bavyera eyaletindeki Bad Tölz ve Paraşüt Okulu'nda ve Hamburg Akademisi'nde kontrgerilla eğitimine bağlı olarak, “işkence, ırza geçme, sabotaj, öldürme teknikleri vb.” yöntemler öğretildi.
Avusturya Gladyo’su ise "Gezici Spor ve Dostluk Birliği" olarak kuruldu, daha sonra İçişleri Bakanlığı tarafından "Özel Proje" adıyla örgütlendirildi. Yunanistan'da "Süper NATO" olarak faaliyet yürüten Gladyo, "Merkezi İstihbarat Servisi"ne bağlı "Özel Operasyon Müdürlüğü" adı altında çalışmaktadır. "1500 kişilik özel eğitilmiş güç ve 800 silah deposu bulunduğu" tahmin ediliyor.
İsviçre NATO ülkesi olmamakla birlikte, "Süper NATO"ya bağlı olarak faaliyet yürüten "Gizli Müdafaa Örgütü" aynı zamanda İsviçre Genelkurmayı’nın "Haber ve Savunma Servisi"nin denetiminde çalışmaktadır. İsviçre kontrgerillasının 900 bin İsviçreli hakkında rapor hazırladığı ve fişlediği açığa çıktı. Devlet tarafından kurulan bu tür cinayet şebekeleri, egemenlerin ekonomik ve politik çıkarlarını korumak için oluşturulmuşlardır.
"Görevleri sadece öldürme, kaçırma, ırza geçme, işkence yapma, sabotaj gerçekleştirmekle sınırlı değildir. Ekonomi, siyaset, basın, eğitim, diplomasi, uluslararası ilişkiler vb. alanları kapsayacak kadar geniştir. "

Kaynak: http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=18707
NOT: Yukarıdaki bilgilerin doğruluğu ve/veya kesinliği garanti edilemez. Teori olduğu varsayılmalıdır

TURKCELL SUPER LİG 34 . HAFTA İDDAA TAHMİNLERİM

178 İstanbul Bş Bld-Bursaspor alt / 2.0
180 Galatasaray -Sivasspor 1 / 1.8
179 Denizlispor - Beşiktaş T.G:4-6 / 2
181 Gençlerbirliği - Kayseri 0 / 2.70
117 Gaziantep - Eskişehir T.G : 4-6 / 2.3

SİSTEM:4

Kalli'den İnciler (Osman Tanburacı Röportajından)

Osman Tanburacı gerçekten güzel bir röportaja imza atmış. İşte röportajdan kesitler
Galatasaray bu sene transferde neler yapmalı?
-Sorumlusu ben değilim... Karışamam ama ben raporu Adnan Bey’e verdim... Geçen seneki 2008 ajandasının sonunda neler olması gerektiğini yazdım. O ajanda Polat’ta duruyor...’
-‘Ben 1992-93’te de Galatasaray’daydım ama o zaman güçlü bir kadro ve yönetim vardı. Şampiyon olduk ve 2000’e uzanan UEFA Kupası yolunda ilk temelleri attık. Galatasaray’da çok şey bozulmuş... Bir an önce Florya’nın ve kulüp içi yönetimin düzeltilmesi gerek. Bunu yapacak olan da Adnan Polat’tır.’

Geçen sezon ki şampiyonluktan bahsederken;
-‘Geçen sezon Adnan Polat’la fikir ayrılığına düştük! Benden habersiz futbolcularla toplantı yaptı, artık ondan sonra Florya’da bir an bile duramazdım! Adnan Polat benim sadece başkanım değil aynı zamanda dostum. Yanlış yaptın dedim ve gittim. Benim otoritem sarsılırsa artık orada durmam çünkü faydalı olamam...
Ancak; bu yıl Skibbe’nin yardımcıları Skibbe’nin haberi olmadan gönderildi... Skibbe ‘gık’ demedi. Bu bir karakter meselesi... Ben kalmazdım... Skibbe yumuşak huylu ama olan Galatasaray’a oldu. Sonuç ortada.... Bir yerde disiplin olmazsa hiçbir başarı olmaz. Galatasaray önce bunu çözmeli... Ben geçen sene bırakıp gitmeseydim Galatasaray şampiyon olamazdı...’

Ben de bu konu ile ilgili görüşlerimi daha önce belirtmiştim. Dediklerim de haklı olduğum görülüyor.
http://downbothflanks.blogspot.com/2009/05/istikrar-gercekten-istikrar-mdr.html

Geçen sezon ki şampiyon takım nereye gitti?
-‘Ben önceki sene takımdan kimlerin gitmesi gerektiğini bir rapor halinde Adnan Polat’a sundum... Ancak gittiğim için alınanlardan da haberim olmadı. Beş tane solaçık alınmış... Arda’nın günahı ne? Gerekli yerlere de kimse alınmamış! Böyle transfer olmaz! İkinci kez geldiğimde ateş bacayı sarmıştı... Skibbe’yle ve Korkmaz’la çok konuştum, olması gerekenleri söyledim ama asla işlerine karışmadım. Çalışma şekillerine, yönetim tarzlarına ve kadro kuruşlarına asla karışmadım. Konumum o değildi ki... Ben Adnan Polat’ın istemiyle ikinci kez ‘Teknik Danışman’ olarak geldim. Teknik danışmanlık şemsiyesi altında şunlar vardı; Alt yapının tekrar düzenlenmesi. Galatasaray Futbol Akademisi’nin kurulması ve bilhassa yabancı transferlerdeki gözlemlerim... Avrupa maçları öncesi incelemeler..

-"Florya’da görev bölümü şart!
Kaleci istedim ama bu De Sanctis değildi...
Lincoln’ü asla istemedim...
İstediklerim alınmadı ama bunu sorun etmem. İstemek benim hakkım, finansal güç yönetimin takdiri. Bütçe yoksa futbolcunun iyisi de yok ama disiplin her futbolcu için var.
Sabri benim için bitmiştir. Yapabilirlik gücü var ama söz dinlemiyor... Galatasaray’a uymaz!
Gönderilecekler listesinde Hakan Şükür yoktu...
Ümit Karan var mıydı;
-Evet,
Hasan Şaş var mıydı?
-Evet.
Necati?
Evet...

Hakan Şükür ve Lincoln’ü Beşiktaş maçı öncesi kadro dışı bıraktım, gerçek sebebi doğru açıklanmadı...
Bende önce disiplin gelir.
Hakan Şükür sabah kahvaltısında kızını doyuruyordu... Asla böyle bir şeye tahammül edemem. Bizim önemli bir maçımız var, Florya ciddi bir yer. Çoluk çocuk olmaz...
Lincoln’ün arkadaşları da gece yarısına kadar orada...
O-la-maz...

Kewell’ı ben almazdım... Sorunlu. Randımanı düşük... Fizyoterapistini beraberinde getiriyor. Asla kabul edemem. Florya’da sağlık ekibi var.
Ya herkes ben de fizyoterapistimi kendim getireceğim derse ne olacak?
Nitekim Lincoln de getirmek istedi...
Olmaz dedim... İşler karıştı.
Florya’nın ciddiyeti kaçtı!

Yöneticiler soyunma odasına giremez.
Bir keresinde Polat ve Üstünel geldiler derhal uyardım... O oldu...
Tabii ki Polat ve yöneticiler benimle konuşup tartışacaklar ama bunu yeri ve zamanı bellidir."

Ben de Kalli'nin dediklerinin büyük çoğunluğuna katılıyorum. Sadece Hakan Şükür ile ile ilgili söylediklerine katılmıyorum. Hakan Şükür herhangi bir futbolcu değildir. Kewell, Lincoln ve bazı futbolcular ile ilgili görüşleri onun yorumudur. Eleştirilecek bir tarafı yok bence


Röportajın devamı ve de Osman Tanburacı'nın görüşleri için
http://www.sporx.com//detail.php?Type=128&kategori=129&go=155060

Hikmet Karaman'ın Rövanş Dileği


Sezon başında kim diyebilirdi ki sezonun en ilginç maçı Antalyaspor ile Ankaragücü arasında oynanacak diye? Sezonun başlamasına 5 gün kala Antalyaspor'dan kovulan Hikmet Karaman Antalya'dan rövanşı alma niyetinde. Bununla ilgili olarak "Allah herkese bir rövanş fırsatı tanır. Antalyaspor beni lig başlamadan doğru uyarılarım yüzünden görevime son verdiler. O takıma pek çok futbolcu, bonservisiyle benim için geldi. 20 günde 36 futbolcumla takımı ikiyi ve dörde bölerek, sabahın köründen gece yarısına kadar çalıştık. Ben dedim ki, ‘Takımın taktiğe ihtiyacı var, düşebilir.’ Onlar beni kovdular. Benim ve teknik ekibimin canını çok acıttılar, emeğimi yok saydılar” dedi.

Bu maçla ilgili spekülasyonlardan bir diğeri de Antalya 'da seçimi kimilerine göre süpriz bir biçimde kazanan CHP ile Ankara'yı kazanan AKP arasında geçeceği yönünde söylentiler artıyor. Bazı kişiler bu anlamda da bir rövanş olabileceğini düşünmekteler.

Bu maçın bir ilginç yönü de 2006-2007 sezonunda Antalyaspor'un evinde yine bir Ankara takımı olan Gençlerbirliği'ne yenilerek küme düşmesi..

Şu anda performans olarak da Ankaragücü'nün daha kuvvetli olduğunu varsayarsak bu maç çok ilginç geçecek. Bu durum İddaa'nın verdiği oranlara da yansımış durumda. Bahis şirketi
bu maç ile ilgili verdiği oranlar şu şekilde


177 Antalyaspor - Ankaragücü 1.15 /4.75 /5.8

Bunun neresinde ilginçlik var derseniz açıklayayım . İddaa oynayanlar az çok bilirler. Bir takımın galibiyetine 1.15 verilmişse , rakip takımın galibiyetine verilen oran yaklaşık olarak 10'dur. Ama Ankaragücü'ne verilen oran 5.8. Bu iddiamı ispatlamak için bir iki tane örnek vermem gerekirse
Yine bu haftasonu bülteninde
170 Glasgow Ran. - Falkirk 1.15 / 4.6 / 10
203 Valencia - A. Bilbao 1.15 / 4.75 / 9
163 Bari - Treviso 1.15 / 4.75 / 9

İddaa şirketi de bu maç ile ilgili oran vermekte zorlandığını görmekteyiz.

Adam Gibi Adam Hasan Şaş ' a Veda


Futbolculuğu , yetenekleri ,Galatasaraylılığı tartışılmayacak kadar iyi olan ve 500 maçta forma giymiş Hasan Şaş bu sezon kesin olarak ayrılıyor. UEFA kupası zaferinde imzası olan son futbolcuylan da yollar ayrılmış oluyor. Hasan bugün gazetelere yansıyan demecinde şunları söylüyor.

"Acısıyla tatlısıyla 11 koca yılım geçti Florya’da. Veda etmek kolay olmadı. Tüylerim diken diken oldu. Ayrılık vakti geldi. Başta yöneticiler, teknik direktör Bülent Korkmaz olmak üzere kimseye kırgın değilim. Beni üzen tek olay, canım kadar sevdiğim taraftarımızın tepkisi oldu. Ben, 11 yıl boyunca şerefimle taşıdığım G.Saray forması altında 500 maç oynadım. Umarım bundan sonra benim durumumdaki futbolculara sahip çıkarlar. Sezon başında, ’ayrılık sırası bana da gelecek’ demiştim. Ayrılık zamanını kabullenmek ve üzerine düşen görevi yapmak gerekir. Ama bu şekilde ayrılacağımı hiç düşümemiştim. Bana gösterilen tepkiler yüreğime oturdu. Galatasaray formasına veda ettim ama Galatasaraylılığım ölünceye kadar sürecek. İçimdeki Galatasaray aşkı hiç bitmeyecek."

Galatasaray taraftarları içinde önemli bir kısım oynadıkları süreç içerisinde özellikle Hakan Şükür ve Hasan Şaş'ın kıymetini bilemediler. Galatasaray en büyük başarıları son 10 yılda aldıysa Türk futbolcular içerisinden üçünün hakkı ödenemez. Bu kişiler Hakan Şükür, Bülent Korkmaz ve Hasan Şaş'tır.

Hasan en parlak zamanında Galatasaray'dan ayrılmadı. Bu asılsız bir iddia değildir. Abdurrahim Albayrak "Arsenal yetkilileri İstanbul'a geldi ve Hasan'ı istedi. Görüşmeleri ben yürüttüm. 9 milyon Dolar teklif ettiler. Biz ise 10 milyon Dolar'da ısrar ettik. Ve sırf o 1 milyon Dolar yüzünden gerçekleşmedi transfer. Çok istekli görünüyorlardı, biz de 1 milyonu da verirler diye direttik. Ama İngilizler böyle işte, vermediler ve vazgeçtiler" diyerek bu konuda son noktayı koydu.

Bir başka açıklamada ise Fatih Terim, 2002’de Ritz Carlton Oteli’ndeki o güzel kravatını taktığı imza töreninde, “Hasan Şaş kalacak mı?” sorusuna, “Zaten o Adanalı. Bir yere gidemez” cevabını vererek, bir anlamda “Ne de olsa hemşehrim. Zaten onu Galatasaray’a getiren de benim” demiştir. Şaş böylece Terim’e de vefa borcunu ödemiştir.

Hasan Şaş , daha çocukluğundan böyle bir futbolcu olacağı belliymiş. Adana'nın Karataş ilçesinde sokakta top oynadığı zamanlarda arkadaşlarına "Galatasaray forması giymeden ölürsem rahmet okumayın " diyecek kadar Galatasaraylıdır. Galatasaray maçlarda dara düşse taşın altına elini koyacak adamdır. Yeri geldi dama taşı gibi yeriyle oynandı , yeri geldi rakip takım taraftarlarından yumurta yedi. Ama hiç biri kendini bilmez bir holiganın bile olsa kafasına attığı telefon kadar ağır olamazdı. Galatasaray takımına bu kadar katkısı varken , bu kadar yıllık emeği varken kaptanlık sezon başında Ayhan ve Ümit Karan'a verildi. Bu takımda sakat bile olsa birinci kaptanlık Hasan 'ın hakkıdır. Hangi zihniyet Ümit Karan'a kaptanlık verir de Hasan Şaş'ı geride bırakabilir? Bir yanda herşeyini takımına vermiş bir adam , bir yanda aklı futbolda olmayan bir adam. Sen o kaptanlığı Hasan'a vermezsen eğer yarın öbür gün çıkar 22 yaşındaki Arda da kaptanlığı ister , 24 yaşındaki Sabri de...

Hasan'ın ruh halini anlamak için psikolog olmaya gerek yok. Sezon başında Skibbe ona sağ bekte oyna dedi, gıkını çıkarmadı. Elinden geldiğince oynadı. Sakatlandı , kimse onu aramamasına rağmen çalışmaya devam etti. Sakatlıktan yeni çıkmış olmasına rağmen kaptanı Bülent ondan yardım istedi. Çıktı Hamburg maçına o haliyle oynamaya çalıştı. Ülkenin en iyi çalım atan , top tutan adamını bitirdiler. Helal olsun onlara...

Gün gelir elbet birileri Hasan 'a itibarını iade ederler.

BJKAS Ne Olur?


BJKAS hisselerinde operasyonun 2. ayağı devam ediyor. Dün baya kol kestiler. Bugün, dün tavan seviyesi olan 8,65 e kadar çıkış oldu. sonra yine aşağı verdiler. Herhalde adam dün baya 8,6 lardan mal pazarladı, tahtaya yürek dayanamayacağını anlayan yatırımcıların 8,65 üstünden çıkacağını düşünerek daha da götürmediler.

Şimdi adamın önünde küçük ve orta ölçekteki yatırımcılara pazarlayacağı tek beklenti kaldı. O da hafta sonu gerçekleşebilecek şampiyonluk şansı. Bu yüzden cuma günü gelen alışlar, tahtayı yapanın işine gelir. Adamın elindeki mala göre bugün saat 16 45 - 17 00 aralığında tahtadan sert bir çıkış bekliyorum ve tabana kitleme ihitmalleri yüksek.

Bana göre operasyonun 3. ayağı pazartesi BJK'nın şampiyonluğu üzerine tahtayı bir miktar primli açıp, bu yönde alma isteği piskolojisini tetikler. Ardından duruma göre testerelere devam...

28 Mayıs 2009 Perşembe

Bayern'in transferleri




Bu hafta içi Almanya'dan transfer haberleri dünyaya yayılmaya başladı. Diego'nun Juveye gideceği zaten belliydi ve herkes gitmesini bekliyordu bu transferde Juve'yi akılcı politikasından dolayı kutluyorum.
Bir diğer alman kulubünün akılsız bir transferine geçmek istiyorum. Gelelim Bayern Münih'in yapmış olduğu transefere. Bilindiği gibi 30 milyon euroya Gomezi aldılar ve bana göre birçok taraftarıyla birlikte avrupa futbolunu takip eden herkesi şaşırttılar. Akıllara gelen ilk soru Gomez bu kadar para edermi? Bir diğeri ise Klose, Toni ve Ivıca Olicin olduğu takımda forvet hattında yer alabilirmi? Bunu önümüzdeki sezon bekleyip göreceğiz. Bana sorarsanız Euro 2008de Türkiye karşısında izlediğim Gomez gerçekten Bayernin oyuncusu olacak kapasitede değil; ama Backenbauer ve takımının bir bildiği varki adama bu kadar para bayılmışlar...

Bayern her sene olduğu gibi bu senede rakiplerinden oyuncu alıp onları alt etmeye çalışıyor ama başarının böyle yakalanmayacağını hala öğrenemediler galiba....

Bayern'nin geçmiş yıllarda rakiplerinden aldığı oyunculardan bazıları:



Leverkusenden Ballack ve Ze Roberto

Bremenden Klose

Hamburg Ivica Olic

Son olarak Stuggarttan Gomez.

BJKAS Ne Olur?


BJKAS hisseleri haftanın ilk üç günü soluksuz bir düşüş yaşadı. Geçen hafta 12,1 birim fiyattan kapanan hisse, son olarak bu hafta içerisinde perşembe günü yani bugün 1. seans taban gösterilip sonra yoğun alışlarla taban çözüldü ve ters V, düz V hareketinin ardından tahtayı 8,5 tavana kitlediler.

Tahtada diğer operasyon adımına geçildi. Adamın elindeki mallar bitmedikçe mal verme çalışmalarına devam edecektir. Şimdi burada çözülmesi gereken açıkçılar şu an bu fiyatlardan posiyonlarını kapamış olabilirler.

Bugün dikkat edilmesi gereken nokta tahtanın ağırlıklı ortalamasının ilk seans 11.25 itibari ile 7,81 olduğudur. Bu da demek oluyor ki tahtanın 2. seans tavanı 8,6 dır. Şu anda tavanın 8,5 olduğu düşünülürse bugün 2. seans maksimum %1,1 lik bir prim olacaktır.

Bence tahtayı yönlendiren kişi ya da grup iki durumu dikkatle inceleyecektir bugün.
a) Bugün 8,5 da kaç lot alıcının olduğu ve akabinde bu değer tatmin edici bir değer ise mal verir, testere operasyonu... Böyle bir durum için seansın 12:20 - 12:30 saati gayet uygun bir zaman aralığı.
b) Baktı yeteri kadar talep yok 8,5 dan. 2.seansı bekler, sonra da 8,6 tavana kitler. Burada bir bakar, kaç lot alıcı var tavanda. Durum değerlendirmesi yapıp, ya gelecek seanslara odaklanır ya da kesme işlemine devam eder, 8,6 dan mal basar taki tabana kadar.

Uyarı: Risk büyük. Posiyonu olmayan bulaşmasa iyi eder. Posiyonu olana Allah sabır versin. 10,00 üzerinde maliyeti olanlara bu seviyenin üzerinde satış fırsatı verdirir mi bu kodaman? Bence vermez!!!

Guardiola , Barcelona ile Yine Zirve'de


Dün gece Barcelona , Manu'yu 2-0 yenerek Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı. 67 yaşındaki Sir Ferguson 'la 38 yaşındaki Guardiola'nın kapışmasında gülen taraf çaylak teknik adam oldu. Genel olarak ön libero olarak seyrettiğimiz Guardiola'yı o mevkiye getiren kişi Cruyff'tur. Altyapıdayken Cruyff'un dikkatini çekecek kadar iyi bir oyuncudur. Cruff: "Guardiola'yı sağ kanattan al ve orta sahanın ortasında kullan" demiştir. Koeman, Bakero, Beguiristain, Stoickhov, Nadal, Sergi'li kadro dört yıl üst üste şampiyon olur. Pep lakaplı Guardiola futbolculuğunda 10 sezon Barcelona formasını başarılı şekilde giydikten sonra İtalya'nın Brescia ve Roma takımlarında forma giydi. Dün finalin oynandığı Roma Olimpiyat Stadı'na yabancı değil diyemeyiz . Çünkü Roma'dayken sadece 4 maçta görev aldı. İtalyanlar 2,5 sezonluk İtalya macerasında 28 maçta 3 gollük bir performans izleyebildiler. İtalya serüveni Nadrolon testinin pozitif çıkıp 4 ay ceza almasıyla sona erdi. Daha sonrasında yıldız futbolcuların emekliliklerini geçirebilecekleri en iyi takımlardan birisi olabileceği Al - Ahly'ye transfer oldu. Daha sonrasında kısa bir süre de Dorados de Sinaloa takımında forma giydi. Altı yıl sonra döndüğü Barcelona'da B takımın başına geçti. 2007-2008 sezonunda kötü bir performans çizmesine rağmen İspanya'da 4. ligde mücadele eden takıma oynattığı hücum futboluyla dikkat çekti. Dos Santos, Bojan gibi altyapının yıldızlarına A takımın yolunu açtı. Son iki sezonda şampiyonluğu Real Madrid'e kaptıran Rijkaard'ın yerine haziran 2008'de Barcelona'da teknik direktörlüğü koltuğuna oturdu.Göreve geldiğinde takımın havasını bozduğuna inandığı Deco ve Ronaldinho gibi yıldızlarla yolları ayırdı. Akıllarda yarı final ikinci karşılaşmasında Stamford Bridge'te Chelsea 1-0 öndeyken maçın son anlarında Guus Hiddink'e sarılması da kalacaktır. Dün , rakip takımın kalesini koruyan Van Der Sar'dan yaşça küçük olmasına rağmen bu kadar büyük bir başarıya ulaşması takdir edilecek bir durumdur. Gerçi ezeli rakibi Real Madrid, 1956 yılında kupayı kazanırken teknik direktörü Villalonga henüz 36 yaşından 185 gün almıştı. Bundan dolayı en başarıya ulaşan en genç teknik adam ünvanını kazanamadı.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

İzlanda Ligi İddaa Tahminleri

İddaa'ya Devam
544 Keflavik 02Ç 1.36
545 Flojnir 1 1.8
546 Fram 1 2.5
547 Throttur 02Ç 1.62

ORAN:9,91

bir de isteyene Belçika Play off mücadelesi koyuyorum
540 Lierse 1 1.6

ORAN:15.8

Beşiktaş Kalecisini Bulmuş!



Rüştü'nün yaşı Hakan Arıkan'ın da inişli çıkışlı grafiği sebebi ile transferde önceliği kaleci kontenjanına ayıran Beşiktaş, aradığı kaleciyi İngiltere'de buldu. Maraton'un haberine göre; Siyah-beyazlıların Manchester United'ın 2 kalecisinden biri olan Tomasz Kuszczak'ın peşinde olduğu öğrenildi.




Ya geçsinler bu ayakları. Haberin doğruluk payı ne kadardır bilmem ama sanki işimiz bir tek kaleciye kaldı. Kaleciye gelene kadar bizim ondan önce mutlaka 2-3 oyuncu saha içindeki mevkilere yönelmemiz lazım. Hele bir de yabancı statüde oyuncu oynatmak konusunda sıkıntı çeken BJK, bu hakkını kaleciden yana kullanırsa çok yanlış bir hamle yapmış olur. Rüştü, bu sene çok kritk maçlar kurtardı. Ben Rüştü'ye inanıyorum. Gol attığımızda takıma bağlığını belli ediyor. Hakan da iyi kaleci, ama şampiyonlar ligi için yeterli değil bence. Yine de mevcut ile idare ederiz diye düşünüyorum.

Bizim kaleciden önce 2 tane kaliteli yabancı stopper almamız lazım. Yedek duramayacak stopper leri de tek tek göndermek lazım. Böyle Zago kalitesinde geriden oyunu kurabilen iki stopper alalım, siz o zaman görün Beşiktaş'ı. Yan toptan çok gol yiyor muyuz ya da BJK'nın kaleciye ihtyacı var mı?

Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonları

Avrupa Şampiyonlar Ligi'nin bu zamana kadar olan şampiyonların şampiyonluk sayıları aşağıda sunulmuştur:

Şampiyonluk Sayıları (Klüp Bazında):
Real Madrid: 7
Milan : 5
LIVERPOOL: 4
Ajax, Bayern München: 3
Manchester United: 2
Benfica, Inter, Nottingham Forest, Juventus, Porto, Barcelona,
Celtic, Feyenoord, Aston Villa, Hamburg, Steaua Bükreş, PSV Eindhoven, Kızıl Yıldız, Olym.Marsilya, Borussia Dortmund : 1

2000 li yıllardan sonra hangi takımlar kupayı kaldırmış.

2008 Moskova: Manchester United
2007 Atina: AC Milan
2006 Paris: Barcelona
2005 İstanbul: Liverpool
2004 Schalke Arena: Porto
2003 Old Traford: AC Milan
2002 Glasgow: Real MAdrid
2001 Milano: Bayern Munich
2000 Paris : Real Madrid

1991 senesinden beri bu kupayı iki kez üst üste kaldıran yok. Eğer MAnchester bitiş düdüğü ile kupayı alırsa uzun süre aradan itibaren kupayı iki kez üst üste almış takım olarak tarihe geçecek.

Barcelona - Manchester FINAL


İngiltere ve İspanyol ligi şampiyonları, Roma Olimpiyat Stadı'nda Avrupa'nın en büyüğü olmak için karşılaşacaklar.
Bir yanda Josep Guardiolalı Barca, diğer yanda takımın manevi duayeni Alex Fergusonlu Manchester... İki takımda tüm sene boyunca iyi işler yaptılar. Göze zevk veren futbolu ile gönlümüzde taht kurdular. Bu sene başında belirlediğim iki favorimin finalde karşılaşması bana ayrı bir zevk verecek. Çok iyi maç olacak...
Takımları isim isim değerlendirmekten çok, takım olarak değerlendirdiğim de Manchester'da daha iyi bir iş-görev dağılımının olduğunu söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Alex Ferguson, Guardiola'ya göre çok daha tecrübeli ve kurt bir hoca... Bu tecrübenin ekmeğini bugün yiyecektir. Benim favorim Manchester United...
Bana göre bugün Ronaldo ya da Messi maç almayacak da iyi oynayan takım, takım olmayı bilen, o ruhu hisseden Roma'da kupayı kaldıracaktır...

Beşiktaş'ın Şampiyonluğu Gazı Alacak


Son yıllarda şampiyonlukların ağırlıklı olarak Galatasaray ve Fenerbahçe arasında paylaşılmasından özellikle Beşiktaş camiası rahatsız olmaya başlamıştı. Sezon başında Beşiktaş'ın lige istediği gibi başlayamaması üzerine Yıldırım Demirören federasyona çatmıştı. Demirören iki büyük takım yaratılmaya çalışıldığından bahsetmişti. Aradan geçen zaman içinde Fenerbahçe ve Galatasaray'ın devre dışı kalması üzerine bu söylemler unutuldu . Beşiktaş sezonu muhtemelen şampiyon olarak kapatacak. Acaba Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimi kendileri olamıyorsa kimin şampiyon olmasına daha sıcak bakar? Sivas'ın ve Trabzon'un şampiyon olması durumunda aldıkları pasta uzun vade de daralacak, hem diğer Anadolu takımlarının gelecek sezonlar için iştahı artacak (bu durum Anadolu'dan transfer yapmasını zorlaştıracak ) , ayrıca Beşiktaş camiasının gazı alınamamış olacak. Gazı almaktan kastettiğim , Beşiktaş'ın 100. yılında kazandığı şampiyonluktan sonra bu şampiyonluğu en çok isteyen camia. Beşiktaş'ın sadık bir taraftar grupları olsa da genel olarak birçok Beşiktaşlı 2 ay öncesine kadar ne maçları takip ediyordu , ne de gelecekten umutları vardı. Bu medyaya da yansıyordu. Lig Tv satışları , tv program reytingleri , gazete satış rakamları Beşiktaş şampiyon olmadığı takdirde giderek azalmaya devam edecekti. Bu söylediğim nedenlerden dolayı Galatasaray da Fenerbahçe de ezeli rakibinin şampiyon olmamasından dolayı Beşiktaş'ın şampiyon olmasına daha sıcak bakıyorlar.

BJKAS Ne Oldu?

Uyarmıştık... Umarım bizi okuyanlar gereğini yapmıştır.

Hafta sonu GS galibiyetinin ardından bu durumu kullanacak olan SPEK pazartesi günü önce kar gösterdi. Sonra da çok pis mal yıktı. Amacına kısmen ulaştı.

Şimdileri ise tahta kaderine teslim olmuş durumda. Son iki gündeki 4. taban gelmiş durumda. Bugunkü değer kaybı -%19,3. BJKAS hisseleri 26 Mayıs salı kapanışına göre 9,60 taban fiyattan işlem görmüş durumda... Allah yatırımcısına sabır versin.

Daha önceki uyarımız ilgili linkte...

26 Mayıs 2009 Salı

Turkish Delight Tugay 'ın Vedası


Tugay Kerimoglu, Türk futbolunda önemli futbolcular arasında yerini almış olsa da; kimse onun Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra bu kadar başarılı bir şekilde futbol hayatını devam ettirecegini kestiremezdi. Galatasaray'dan ayrıldığı dönemde Tugay'ın takımdan ayrılması üzerinde pek durulmamıştı. Galatasaray'ın UEFA kupasını kazanmasından sonra birçok futbolcu Ada'nın ve diğer üst düzey liglerin yolunu tutmuştu. Ada'da Türk futbolunun kralı Hakan Şükür bile Tugay kadar uzun vadeli bir başarı sağlayamadı. Tugay'ın , dünyanın en kaliteli liginde 8 sezon boyunca başarılı bir performans çizdiğini unutmamak gerek. Tugay , Fatih Terimli Galatasaray'dan yaşı ilerlediği için gönderilmesinin üzerine 9 sezon daha Ada'da top oynamaya devam etti.Tugay'ı efsaneleştiren olaylardan birisi Türk bir futbolcunun Ada'da bu kadar uzun süre oynamasının kolay olmamasıydı. Tugay Türkiye'den ayrıldıktan sonra Türkiye'ye ne zaman geri dönecek beklentisi boşuna çıktı. Tugay , Türkiye'de kalsaydı bu kadar itibarının olmayacağı açık. Türkiye'de futbolu bıraksa ya Galatasaray'ın başına getirilirdi ya da herhangi bir Anadolu takımının başına geçerdi. Oysa ki şimdi Tugay ya yardımcı antrenörlük, ya da genç takımlardan birinde görev alacaktır. Aşama kaydederek Premier Lig'de görev almasını diliyoruz. Türk teknik direktörlerinin devamlı yabancı teknik direktörlerin varlığından sızlandığı bir dönemde yurtdışında görev alamadıkları da bir gerçek. Bir gün bir Türk teknik adam Premier Lig'de manager görevine gelecekse bu göreve en yakın isim Tugay Kerimoğludur. Ona bu zor yolda başarılar dilerim.

İstikrar Gerçekten İstikrar Mıdır?


  • Ligimizde daha önceki sezonlarda olduğu gibi teknik adam değişikliklerinin sık olduğunu gördük. Bu teknik adam değişiklikleri çoğu zaman olumlu yönde değişiklikler olduğunu görmemiz gerekir. Geçtiğimiz hafta Atv'de bir tartışma programında bazı teknik adamlar ve spor yazarları katıldı. Bunların arasında Abdullah Avcı, Tolunay Kafkas, Metin Yıldız, Rıza Çalımbay, Ziya Doğan gibi isimler yer alıyordu. Ülkemizde çeşitli kanallarda sezon sonunda veya sezon başında teknik adamlar toplanır, sorunlarını anlatırlar. Genel ortak sorun istikrarlı bir şekilde takımda devam edememelerini gösteriyorlar. Hep de Premier Lig'i örnek verirler, örnek de üç aşağı beş yukarı aynıdır. Ferguson, Wenger vs....
  • Ülkemizde sezon ortasında teknik adamların yollanmasında sadece kulüp yöneticileri mi suçludur diye insan sormadan edemiyor. Bu sezon teknik adam değişikliği yapıp, kötü giden takımı zirveye taşıyan antrenörler gördük. Bunların başında Bursaspor, Beşiktaş, Ankaragücü, Trabzonspor geliyor. Bu saydığım takımlardan Bursaspor küme düşme hattından gelip, Galatasaray'ın elinden Avrupa Ligi biletini alacak hale geldi. Beşiktaş , Galatasarayla Fenerbahçe'nin gerisinden gelip 10 puan önüne geçti. Trabzonspor ligde bir iddasının kalmadığını düşünerek Ersun Yanal'ı yolladı, bugün şampiyonluk şansı var. Ankaragücü ligin sondan üçüncü takımıydı, Hikmet Karaman geldikten sonra 8 maçta 5 galibiyet, 3 mağlubiyeti var. 3 mağlubiyeti de Bursaspor, Beşiktaş ve Galatasaray'dan aldı. Şu anda küme düşme gibi bir sıkıntısı da kalmadı.
Teknik direktör değişikliğine rağmen genel anlamda bir değişiklik görmediğim takımlar ise Gaziantepspor, Denizlispor'du. Teknik adam değişikliğinin kötü etkilediği iki takım var. Biri Galatasaray diğeri de Hacettepespordu. Galatasaray gerek futbol olarak, gerek takım içi sorunların artması olarak, gerekse de ligde aldığı skor ve sıralama açısından ligde geri kaldı. Hacettepespor, Osman Özdemir 'in ayrılması itibarı ile ligde bir türlü belini doğrultamayan bir takım görüntüsü verdi. Bu sezon ligden düşen ilk takım olan ünvanını kazandı.

Ankaragücü örneğinden sonra Denizlispor'da genel anlamda bir değişiklik olmadığını söyledim. Fakat Mesut Bakkal takıma geldiği ilk haftalardaki performansı gayet iyiydi. 8 maçta 5 galibiyet 2 beraberlik 1 mağlubiyet. İlk mağlubiyeti de ilk antremanına çıkmasının ertesi günün de oynadığı Antalyaspor'dan almış.

Teknik adam değişiklerinin sihirli bir değnek gibi bambaşka bir takım yarattığını düşünmüyorum. Sorunun futbolculara dayalı düzende olduğu açık. Bir takım da yolunda gitmeyen şeyler oluyor , futbolcu cezayı teknik adama kesiyor. Teknik adam yollandıktan sonra takım başarısız gidecek olursa sıranın futbolcuya geleceğini futbolcu da biliyor. Yeni teknik adam akrabası olmamasına rağmen bütün gücüyle oynuyor, kazanınca da " bu galibiyeti xxx hocaya armağan ediyorum" diyor.

Geçen sezon ki şampiyonluk Feldkamp, Hakan Şükür ve Hasan Şaş'ın olduğunu kabul etmemiz gerek. Feldkamp kondisyonu iyi, mücadele edebilecek bir takım bıraktı. Futbolcu cemaati oynamak istemeyince Feldkamp Galatasaray'a çok büyük bir iyilik yaparak takımdan ayrıldı. Hakan Şükür de takımda en saygı duyulan, Galatasaraylılığı anlatan bir abi olarak görevini getirdi. 6'da 6 yaptı.

Peki bu sezon yapılan Bülent Korkmaz değişikliği niye tutmadı derseniz cevabı çok açık. Geçen sezon futbolcular Feldkamp'ı sevmiyordu, ama Skibbe gitsin diye bir dertleri yoktu. Lincoln bile Galatasaray'da oynadığı en iyi performansları Skibbe zamanında koydu. UEFA kupasında çok iyi sonuçlar aldı. Skibbe'yi basit maçlarda alınan olumsuz skorlar gönderdiği gözüküyor. Galatasaray, Skibbe'yi göndermekle hata yaptı.

Aziz Yıldırım bu sene bir fırsat kaçırdığını düşünüyorum. Futbolcu grubu Aragones'i sevmiyordu. Takımın başına kariyerli olmasına gerek olmadan Rıdvan Dilmen, Oğuz Çetin, Hooijdonk gibi isimlerden birisini devre arasında getirseydi bu sezon şampiyon olurdu. Aziz Yıldırım geçen sezonki yürüyerek şampiyon olmalıydık, söylemini bu sene gerçekleştirebilirdi.

Çözüm olarak da her takımın başına başarılı olmuş eski futbolcularını futbol şubesinin başına getirmesiyle çözülür. Bu tek bir isim olması gerekmez. Mesela Galatasaray'ın futbol şubesinin başına Hakan Şükür ve Bülent Korkmaz, Fenerbahçe'de Rıdvan Dilmen, Hooijdonk getirilebilir. Teknik direktörlerin eli kuvvetlenirse, takımlarda disiplin yakalınırsa kulüpler daha başarılı olacaklardır.

Sportif Rekabette Galatasaray'ı Baz Alıyor


Aziz Yıldırım , geçerli 6 bin 335 oyun 5 bin 53'ünü alarak yeniden başkan oldu. Aziz Yıldırım'ı 3 yıllık yeni süreçte yine başkanlık koltuğunda göreceğiz. Cuma günü katılmış olduğu %100 Futbol programında çok ilginç açıklamaları oldu. Ne Aziz Yıldırım'ı ne Adnan Polat'ı sık bir şekilde canlı yayın programlarında görmeye alışık değiliz . Ya seçim olacak ya da şampiyonluk varsa görebiliyoruz. Kamuoyunda seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok olduğunu da biliyoruz. Merak ettiğim bir insan olduğunu söylemem gerek. Mesela ne tür müzik dinler, siyasi görüşü nasıl, nasıl bir baba, boş vakitlerinde ne yapar,hangi yemeği sever gibisinden soruların cevabını duymak isterdim. Bildiğim Aziz Yıldırım inatçı, sert , futboldan çok da anlamayan bir insan olduğunu düşünüyorum. Teknik heyetin işine karışan birisi olduğunu kendisi de kabul ediyor ve bu sezon yapmadığı için bu halde olduklarını söyleyen birisine diyecek laf yoktur. Bu sezon ki başarısızlıkların nedenlerini sıralayın dese birisi Aziz Yıldırım şöyle sıralar:" 1- Aragones, 2-Futbolcular 3-Takıma müdahele etmemem" diyecektir. Bunu da doğru olduğunu düşünüyor. Buradan çıkaracağımız sonuç Fenerbahçe son 11 yılda neler yaşadıysa benzerlerini yaşamaya devam edecek.
Ntv 'deki programda Tuncay'ın gidişi ile ilgili olarak ilginç bir açıklama yaptı. Tuncay gitmek istediğini ,ama sözleşme imzalayıp 5 milyon euro veya dolara serbest kalmak istediğini başkanına iletmiş. Başkan da bunun üzerine "Ya kalırsın ya da gidersin " diye rest çekmiş. Başkanın çektiği ilk rest bu olmasa gerek. Bunu da övünerek anlatıyor. Kendisine göre bu dik durmak gibi geliyor heralde. Hem klübe girecek parayı engellemiş oldu , hem de Tuncay'ı hedef adam haline getirdiği ortada.
Programda ayrıca klübe 30 milyon dolar cebinden para koyduğunu ve bu parayı geri istemediğini söyledi. Bir yanda Yıldırım Demirören'in klubü kendisine borçlu hale getirip, türlü başarısızlıklara rağmen yeni başkan adaylarının çıkamayaşını gördükten sonra takdiri hakediyor. Yalnız kendisi değil miydi klüb kendi ayağı üstünde kalıyor diyen. Kendisi daha önce bunu açıklamasa bile Fenerbahçe taraftarına Aziz Yıldırım klübe para aktarmışmıdır diye sorsalar herkes aktardığını söylerdi. 30 milyon dolardan da fazla miktarda para girişi olduğunu düşünüyor insanlar. 21 milyon dolar bütçeli klübü alıp 235 milyon dolar bütçeli takım haline getirmek için biraz da cepten para harcamak gerektiğini herkes tahmin ediyordur.
Geçtiğimiz yıllarda yabancı transferinin sınırsız olması gerektiğini söylediğinde yer yerinden oynamıştı. Özellikle Galatasaray ve Beşiktaş bu olaya karşı çıkmıştı. Kendisi de istediği durumu pek açmamıştı. Tek dediği yabancı hakkı sınırsız olsundu. O gün bu konuya da açıklık getirdi.


Aziz Yıldırım:
"Porto, Portekiz, Brezilya yakın ülke. Şimdi Brezilya'daki oyuncu Portekiz'de direk vatandaş olup oynuyor. Şimdi Josico'yu, Maldanado'yu tenkit ediyorlar. Bende tamam oynayamıyorlar edemiyorlar hepsini kabul ediyorum. Şimdi diyelim ki 6+2'de bu iki tane oyuncunu da çok iyi oyuncu olduğunu kabul et, o zaman ne olacak, sorun ne olacak? Kimse bunu dile getirmiyor ve bunu konuşmuyor. Zaten 6+2'de bu iki tane oyuncuyu bu 6'nın yedeği gibi düşüneceksiniz. Yani aynı kalitede düşündüğünüz zaman problemi baştan yaratıyorsunuz. Yani hocanın eline bir tane topu koyuyorsunuz, bombayı. Bu oyuncular hele bir de kaprisliyse o zaman büyük bir bomba orada duruyor. Şimdi o zaman bunları kaldırmak, aşmak lazım. Yani ben dedim ki; yabancı hakkı açılsın serbest bırakalım. Yani 6 tane sahada oynasın, bunu getir yine bir şey demiyorum buna ama hiç değilse geri kalanı ben transfer edebileyim. Burada genç oyuncular transfer edebilsin kulüpler ve bu gençlerden çıkan iyiler kalsın, daha iyileri sat, başka kulüplere dışarıya servis yapalım. Diğerlerini gelir çalışırlar, zaman gelir tutarsın 6'nın içinde oynatmaya çalışırsın. Bunun için oturup çalışmak lazım. Bunun için de yani yabancı oyuncunun burada oynamasını sağlamanız lazım, sağlayamıyorsunuz, hiçbir şey yapamıyorsunuz. Türkiye'de maalesef sistemlerden dolayı, Türkiye'de futbolu yeniden değerlendirmek lazım, ele almak lazım, yeniden organize etmek lazım. Bugün ikinci ligde, üçüncü ligde ayakkabısını omuza atan takım buluyor. Ondan sonra da gidiyor parasının bir kısmını alıyor, bir kısmını alamıyor. Bu zincir hep devam ediyor. Halbuki alt takımlar az olsa, bence çözüm bu. Bölgesel liglere dönüp oralardan kalitelileri üçüncü lig veya adını ne derseniz deyin, oraya alıp oradan direkt ilerlemesini sağlayıp yukarıya kadar çıkartmak gerekir diye düşünüyorum. Ben bunun doğru olduğunu söylüyorum ama başka başka başka fikirler de olabilir, bunları tartışmak lazım, Türkiye'de geç kalıyoruz." dedi.
Bu dedikleri kabul edilebilir ve mantıklı geliyor. Yine yurt içinde 6 yabancı oynaması gerektiğini savunuyorsa bu konu ilerliyen günlerde tartışılacaktır. Gerçi FIFA her ülkede uygulanmak üzere yabancı sınırı konulması fikrini tartışması da işin başka bir boyutu.
Aziz Yıldırım , sportif başarılar konusunda kendisi açıklamasa da Galatasaray'ı baz aldığı gözüktü. Bu sene kaçan şampiyonlukla ilgili çok keskin ifadeler kullanmaması, Daum'un son sezonun da 81 puanla şampiyon olamaması üzerine koyduğu keskin ifadeler ( Rıdvan Dilmen : " o sezon 81 puan aldınız başarı" derken Aziz Yıldırım: "Ama Galatasaray şampiyon oldu,kimse ona bakmıyor " ) , geçen sezon yürüyerek şampiyon olmalıydık ifadesini bu sene için emekleyerek şampiyon olmalıydık dememesi gibi nedenler sportif başarılar konusunda Galatasaray'ı baz aldığını gösteriyordu. Hatta Aziz Yıldırım "Bu 11 yıllık dönemde 4 defa şampiyon da olmuşuz. Bir defa şampiyon olsanız, tamam sportif başarı yok falan söyleyebilirsiniz ama 4 yıl şampiyon olmuşuz. Fenerbahçe tarihinde 50 yıllık lig tarihinde 17 şampiyonluğu var. Bizden daha fazla şampiyon olan var mı, yok. Galatasaray ile beraber aynı sayıdayız yani. O zaman yani bunu lig şampiyonluğuyla ölçüp yani başarısız demek yanlış." demesi bile bunun göstergesidir.
Son bir not da Aragones 'in Konya maçından sonra"Tabii ki başkanın, beni buraya getiren kişi olması nedeniyle tekrar başkan olması beni mutlu etmiştir, sevincimi gizleyemem. Onu tebrik ediyorum'' demesi gelecek sezon da Aragones'in takımda kalma isteğini ortaya koyuyordu. Bakalım Aziz Yıldırım bu işe ne diyecek?

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Galatasaray'da Yeni Teknik Direktöre Dair İpuçları

Bir futbol kurduyla görüşüyor bugün Galatasaray.

Arkasında üç lig şampiyonluğu, üç uluslararası başarı var.

Anlaşma sağlanırsa Galatasaray yeni döneme yelken açacak.

kaynak: http://gayin-sin.net/2009/05/25/td-galatasaray-dogru-yolda/

"Özür diliyorum"

Mehmet Topal maç sonrası "İlk golde yapabileceğim bir şey yoktu. Bobo, yakın mesafeden vurdu, bana çarptı. Takımı ben mağlup duruma düşürdüysem, özür dilerim" dedi.
Sakatlıklar nedeniyle stoperde görev yapan Mehmet Topal, Beşiktaş'ın ilk golünde Bobo'nun kafasını tamamladı; 2. golünde ise yanındaki Yusuf'u izledi Zorunluluktan stoper oynayan Mehmet Topal, Beşiktaş'ın ilk golünde Bobo'nun kafasını kalesine sektirdi; ikinci golünde ise yanındaki Yusuf'u adeta izledi.

Haberin Devamı İçin
http://www.webaslan.com/haber/32580/ozur-diliyorum.php?ref=ABM1

İbrahim Üzülmez'den penaltı itirafı

Turkcell Süper Lig'deki derbi karşılaşmada Galatasaray'ı 2-1 yenen Beşiktaş'ta, milli futbolcu İbrahim Üzülmez, Kewell'la girdiği ikili mücadele hakkında açıklama yaptı.

Üzülmez, Kewell ile girdiği mücadelenin penaltı olup olmadığına dair bir soruya, “Penaltı olsaydı karar ağır olurdu. Kewell'in bir müdahalesi vardı. Ancak ben hakem olsaydım penaltı vermezdim” yanıtını verdi.

Son haftalara girilirken stres yaşadıklarını anlatan İbrahim Üzülmez, “Fenerbahçe maçı olsun, bu maç olsun, saha içinde hiç olmadık hataları yapmaya başladık. Uzun yıllar şampiyon olamamanın stresini yaşamaya başladık. Takımda şampiyon olan oyuncu fazla yok. Galatasaray bizden daha iyi oynadı” dedi.

HABERİN DEVAMI İÇİN

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/11721333.asp

ŞEREFLİ İKİNCİLİKLER ZİHNİYETİNİN ÇÖKÜŞÜ


Dünkü maçın ilginç bir noktası vardı . 2005-2006 sezonunda da Galatasaray ve Beşiktaş 33.haftada İnönü Stadı'nda karşılaşmışlardı. 2005-2006 sezonunda Galatasaray şampiyonluk yolunda ilerlerken, Beşiktaş'ın herhangi bir iddası bulunmuyordu. Beşiktaş , İnönü Stadı'nda iddasız olmasına rağmen, sahaya çıkıp ellerinden geldiği kadar oynamışlardı. Son dakikalarda Cordoba'nın çok bariz bir hatası olmamasına rağmen , maç 1-1 devam ederken out atışını hızlı kullanmış ; Galatasaray son dakikada Hasan Kabze'nin attığı golle öne geçmiş ve şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmıştı. O gün o an bir Galatasaray taraftarı olarak puan olarak Fenerbahçe'nin gerisinde olsak bile şampiyonluğa inancım artmıştı. Beşiktaş taraftarları, yazarları, yöneticiler ise Cordoba gibi üst düzey bir kaleciyi maç satmakla itham etmişlerdi. Sezon sonunda da göndermişlerdi. O günlerde Beşiktaş trbünlerinin sevgilisi Tümer Metin'in takımını 1-0 öne geçirmesi, Beşiktaş'ın kazanmasına yetmemişti.
Dün de Galatasaray , geçmişte Beşiktaş ne kadar mücadele ettiyse o kadar mücadele etmiştir. Kadere bakın ki dün Beşiktaş'ın attığı iki gol de Mehmet Topal'ın üstün katkısı var. Kimse diyor mu ki bu maçı Mehmet Topal sattı? Galatasaray'ın ne taraftarı , ne yöneticisi böyle bir şey söylemez ; böyle bir şeyin olmayacağını 5 yaşındaki çocuk bilir. Bugün yarışın içinde Fenerbahçe ile Beşiktaş aynı puanda olsaydı , Fenerbahçe ittifak var derdi. Bu olayın üzerine gideceğiz deselerdi kim ne diyebilir. Beşiktaş çok büyük ihtimal alacağı bedavadan ama haklı şampiyonluğu kirlenmiş olacaktı. Hiç bir takım en azından bu şekilde diğer takımın şampiyonluğunu kirletmemesi gerekmektedir. Geçmişte şerefli ikincilik söylemlerinin arkasına sığınanlar , ligin ilk devresinde bizim aleyhimize hakem hataları var diye barkovizyon yapanlar , bugün susarlar, çünkü liderliği ele geçirmişlerdir. Bunlardan ders çıkarmazlarsa gelecek sezon UEFA komitesine ve TFF'ye yönelik yeni barkovizyonlar yapacaklardır.

Nedir Bu Mehmetlerden Çektiğimiz?


Galatasaray kaybetti diye Galatasaray'ı eleştirenlerden değilim. Çünkü bazı hatalar sezon başında , ortasında hatta sonunda yapıldı. Maçta yapılan basit hataları, mağlubiyetin faturasını ne Baros'a , ne Sabri'ye ne de Mehmet Topal'a çıkarılması gerekir. Sonuçta futbol bir oyun , futbol da hatalarla güzel oluyor. Galatasaray , dün oynadığı futbol ve yaptığı mücadele yerindeydi. Akla şu soru geliyor. Bütün sezon boyunca Anadolu takımlarına bu oyunu neden oynamadılar? Türkiye'nin en zorlu deplasmanlarında Fenerbahçe 'nin sahasında kaybedilen maç da dahil olmak üzere iyi oynadılar. İki maçta da kendi kalesine attığı ve rakibine attırdığı gollerle kaybetmesi futbolun cilvesi olsa gerek.
Türkiye Kupası finali sonrası Beşiktaş'ın aldığı galibiyetin Fenerbahçe'ye yaradığını söylemiştim. Bu sefer de Galatasaray yenilmesine rağmen çok şey kazanmıştır. Bu kazanımları görebilen olursa Galatasaray mevcut kadrosuyla gelecek sezonun yine en iddalı takımı olacak. Büyük kaptanımız Bülent Korkmaz'ın daha hazır olmadığını iyice gördük. Kafalardaki soru işaretleri gitti. 90 dakika boyunca yorulan takımdan oyuncu değişikliğine gitmemesini anlamak mümkün değil. Kewell , kaç tane maçta 90 dakika verimli oldu ki bu maçta 90 dakika sahada tutulur anlayamıyorum. 60-70 . dakikalar arasında Kewell'ı oyundan alması gerektiğini, orta sahada Barış'ın yorulduğunu görememesi bana ilginç geldi. Volkan Yaman'a ve Aydın Yılmaz'a güvenmediğini gösterdi. Medyada yer alan haberlere göre de Galatasaray gelecek sezon sol bekte alternatif olarak Gaziantepspor'dan İsmail Köybaşı'nı alacağı söyleniyor. İsmail alınacak olursa çok iyi bir transfer olacaktır. Volkan Yaman sezon sonu yolcu olarak gözüküyor. Aydın , bu sezon benim en umutla beklediğim isimdi. Baros'tan Kewell'dan bile daha yararlı olabileceğini düşündüğüm Aydın beni ve bütün Galatasaraylıları üzdü. Muhtemelen seneye kiraya verilecektir. Nonda'yı anlamak mümkün değil, bu Nonda geçen sezonki Nonda değil. Kongo'daki ikiz kardeşini yolladı heralde Arda, Kewell topla ilerliyor, ceza sahası içine top atacak adam arıyorlar. Nonda yanlarında dolaşıyor. Koşacak halimi yok ,anlayamadım doğrusu. Onunla da yolların ayrılması gerekiyor. Son eleştireceğim isim de Sabri. Gerçeği söylemek gerekirse Sabri dün fena oynamadı , ta ki Yusuf'a verdiği asiste kadar. Sabri bek bir oyuncu değildi, ancak sağ bekte oynayabilecek becerileri var. Hızlı, kondisyonu yüksek, maçına göre iyi ortalar yapıyor, savunması da iyi ancak ne istikrar sağlıyor ne de disiplin. Dün yine oyundan atılabilirdi. İlk sarı kartı yan hakeme itirazdan gördü, ikincisini de Holosko'nun elinden topu alırken görebilirdi. Şayet Sabri'nin sarı kartı olmasa hakem orada iki futbolcuya da sarı kartı verirdi. Sabri'nin sadece agresif olması, formayı ıslatması yetmiyor biraz da oynamak lazım. Sabri'yi anlamak mümkün Hagi, Hasan Şaş , Bülent Korkmaz ve Hakan Şükürle oynayarak , onların forma aşkını görerek, onların hırsını , taraftarın gözündeki imajını bilerek bu noktaya geldi. Onlara özeniyor ama onları Hagi,Hasan , Bülent, Hakan yapan sadece forma aşkı değil, koydukları performanstı. Sabri'nin daha dikkatli olması gerekiyor, yoksa hem kendisine hem de Galatasaraylılara haksızlık etmiş olur.
İyilerden söz etmek gerekirse Hakan Balta her zamanki gibi çok iyiydi. Belki de Galatasaray'da sezonun futbolcusu oldu. Böyle bir istikrarı sağlamak kolay değildir. Her maç elinden geleni yaptı. Sadece sol bekte değil, yeri geldi stoper oynadı, yeri geldi sol açık oynadı, yeri geldi ön libero oynadı; bu karmaşanın içinde görevlerini yerine getirdi. Sabri de keşke Hakan Balta kadar istikrarlı oynasa ; ondan sonra hırsını biz taraftarlara gösterse. Sahada gerçek bir yıldız vardı. lki maçın adamı olmayı hakedecek bir golü ,asisti yoktu ancak benim gözümde sahanın en iyisi Arda Turan'dı. Bu maçı takımına kazandırmak için elinden geleni yaptı. Kalabalık Beşiktaş savunmasını dağıttı, son noktalarda arkadaşları ona ayak uyduramadığı için kaybetti. Arda Turan , Türkiye'nin en iyi ve en değerli futbolcusu olduğunu dün tekrar gösterdi. Emre Aşık, Ayhan , Barış Özbek, Kewell gibi isimler görevlerini yerine getirdiler. Orkun'u yediği goller, birkaç tane çıkıp aldığı top haricinde göremedim. Gollerde hatası yoktu, maç eksiği de vardı, doğru düzgün bir top gelmediği için Orkun değerlendirme dışı oluyor. Kewell, çok kaliteli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi. Attığı gol çok şıktı, seneye de umarım yine takımımızda yer alacaktır. Baros, dün Sabri'ye pas verdiği yer doğru fakat hızlıydı. İkinci yarıda kaçırdığı bire bir pozisyon kalitesine yakışmadı ancak olabilir. Elinden geleni yaptı, Beşiktaş'lı forvetler doğru düzgün pozisyona bile giremedikleri için Baros'u da fazla eleştirmemek lazım. Baros da takımda tutulması gereken önemli bir isim. Hani futbol takım oyunu ama galibiyetlerde bir kişi öne çıkıyorsa , mağlubiyetlerde de bir kişi öne çıkabilir. Galatasaray daha önce Mehmet Güven'in yüzünden yenilmişti, bu sefer de Mehmet Topal'ın yüzünden yeniliyor, canı sağolsun.

Ballı Mustafa Denizli Varım Dedi


Dün akşam Beşiktaş aldığı galibiyetle , bir mucize gerçekleşmediği takdirde şampiyonluğa ulaştı. Maç beklediğim gibi geçti. Bir puan bile Beşiktaş’ı şampiyonluğun kazanılmasında önemli bir adım olacağı açıktı. Beşiktaş oyunu kendi sahasında kabul etti. Bunda haklılık payı vardı.İnönü’de kaybedilen Fenerbahçe maçı, Galatasaray’ın kaybedilen büyük maçları göz önüne alındığında mantıklı görünüyordu. Maçı berabere götürüp ,bir gol bulursam kardır düşüncesindeydi. Beklediği gol, Mehmet Topal’ın attığı çok şık bir gol olarak Beşiktaş’ın hanesine yazıldı. Maçın kırılma anlarında Galatasaray’ın golü bulamaması Mustafa Denizli’nin bir başka balıydı. İkinci gol de Beşiktaş’ın uğraşıyla değil Sabri- Mehmet Topal ‘ın bariz yaptığı üst üste hatalarla gelmesi Beşiktaş’ın nasıl bir galibiyet aldığının göstergesiydi. Baros, Mehmet Topal ve Sabri'nin yaptığı hatalar Beşiktaş'a galibiyeti getirdi.

Beşiktaş sahada çok tutuk kaldı. Şampiyonluk baskısı olduğu çok rahat gözleniyordu. Bu yılın şampiyonu olacak takımın ilk 5 teki takımlarla oynadığı maçlardan sadece 1 galibiyet almasının üzerine oynadığı kötü futbolu görünce gelecek sene Şampiyonlar Ligi’nde beklenti içine girenler hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Beşiktaş’ın elinde bazı iyi oyuncular bulunuyor. Bunları Tello, Holosko, Rüştü , Sivok gibi oyuncular oluşturuyor. Bunların haricindekiler vasat kalıyorlar. Talipleri olduğu söylenen Bobo’ya gerçekten talipleri varsa, klüp bu işten karlı çıkacaksa satılması gerekiyor. Cisse, İbrahim Üzülmez, Ekrem Dağ, İbrahim Toraman ve hatta çoğunluğun beğendiği Ernst ’le Şampiyonlar Liginde başarı beklemek hayalcilik olur. Mustafa Denizli’nin transferde tek yetkili olması gerekiyor. Bu kadar tecrübeli bir hocanın istediği transferler yapılmalıdır. Ballı olduğunu bilsek bile bu kadroyu şampiyon yapması , takımın içinde bütünlük sağlaması Mustafa Denizli’nin iyi bir teknik direktör olduğunu gösteriyor.


BJKAS Ne Olur?


Haftanın son işlem gününde 14,90 gösterdikleri BJKAS hisseleri, 12,10 dan yani taban seviyeden kapadı. Daha önceden uyardığımız küçük yatırımcı eminim çok panikteler. Bugün BJK-GS maçına da duacı oldular. Yalnız şunu belirtmek isterim ki bu seviyelerin artık şampiyonlukla alakası malakası yok. Derbi maçı galibiyeti SPEK'in ekmeğine yağ sürer. Nasıl mı? Son bir haftadır, BJKAS hisselerinin ünvanı tüm gazetelerde tavan yaptı. Kısaca bu hissenin reklamı oldukça iyi yapıldı. Tahtayı yapanların da işine geldi bu durum. Çünkü bilmeyen adamlar, BJK-GS maçı öncesi Beşiktaş kesin yener, şampiyon olur diye yorumladığından cuma günü bir miktar amatör yatırımcı parası tahtaya girdi. Yarın da bir miktar para çekmek için direk taban açılmayabilir, bir miktar prim gösterebilirler. Hatta ağırlıklı ortalama 13,80 olduğundan ilk seans %25 prim gösterebilirler. Bunlara yürek dayanmaz.
Bunların dışında şampiyonluk beklentilerinin gerçekleşmeye yakın olması yanında tahtada açığa satışlar başladı. Tahtada iş yapan adam, oldukça güçlü olduğundan tahtayı daha da yükseltip bu adamların panik yapmasını sağlayıp pozisyon kapaması ile tahta daha da artabiliyor. Kısaca artık hesaplaşmalar büyükler arasında... Açığa satışçılar, tahtada iş yapan adamın kar payını baltaladıkça kavga devam eder. Tahtayı 14,90 a taşıyan adam bu noktalarda açıkçıları kısmen tahtadan attıysa geçmiş olsun. Tahta soluksuz aşağı gider.
Uyarı: Posizyonu olmayanlar bulaşmasınlar. Posizyonları da olanlara diyecek bir şeyim yok. Tek diyeceğim her çıkışın bir düşüşü vardır.

24 Mayıs 2009 Pazar

Ve Şampiyon Beşiktaş

Beşiktaş, derbi maçını yenerek;
- Şampiyonluğu %95 elde etmiştir.
- İlk altıda yer alan takımlardan birini yenmiş oldu.
- Mustafa Denizli, üç büyük takımı şampiyon edebilme ünvanına hiç bu kadar yakın olmadı. (Ertuğrul'un da hakkı var, onu yemeyelim)
- Şampiyonlar Ligi hasreti sona erecek.

Kısaca bir de maçı değerlendirelim ve maçtan notlar:
-Maça iyi başlayan Beşiktaş, Sivok ile yan toptan bir fırsat buldu, Sabri çizgiden çıkardı.
-Ardından BJK, kısa sürede oyunu kendi sahasında kabul etti. Bu iyi olmadı, rakip takıma güven verdi. Harry Kewell'ın sağ taraftan gelen bir topa voleyi ıskalaması var ki inanılmaz bir posizyon kaçırdı.
- Tello, 10 numara için hazırım sinyallerini vermeye devam etti.
- 35.dakikaya doğru Milan Baros kaleci ile karşı karşıya kaldı ve yanda boş olan Sabri'ye pasını çok hızlı ve yanlış yere attı. GS'yi çok net bir golden etti. Lig'de 20 golü bulan bir forvetin beceriksizliği olarak notlara geçti bu posizyon.
- BJK'nın ilk golü çok ilginç bir goldü. Tello'nun duran topu ve Mehmet Topal'ın ters vuruşu. Bana göre tamamen şans olan bir gol. Öne geçtik iyi oldu, mantalite olarak rahatladık.
- Tello duran toplarda etkili olduğunu bu maçta tekrar gösterdi. İstekli futboluna devam eden Tello'ya alkışları gönderiyorum. BRAVO... Seneye çok ihtiyacımız var sana...
- 2.yarı Yusuf Şimşek girdi. Hazır öndeyken rakibi bitirme hamlesiydi bana göre. Mustafa Denizli'nin kritik oyuncu değişikliklerini çok beğeniyorum.
- 2.yarıya çok hızlı başlayan GS, önce ligde 20 golü bulunan Baros ile çok net bir posizyon yakaladı. Ünlü forvet bu posizyonu da harcadı. Ardından kısa bir süre sonra Harry Kewell sağdan çok düzgün bir vuruşla topu köşeye gönderdi ve beraberlik sağlandı.
- Yusuf Şimşek'in aldatmaya yönelik harekette sarı kart doğruydu. Bu posizyona çok üzüldüm, çünkü haftaya Denizli maçında cezalı duruma geldi.
- Yusuf'un gol güzeldi, ama bu posizyonda da şans bize yardım etti.
-Mert Nobre'nin yeşil sahalara dönüşü sevindirici.
- Deli İbrahim'in soldan bir deparı var ki ceza sahası içinde kendini yerde buldu. Bence o posizyon penaltıydı.
-Son dakikalar çok stresli geçti. Ancak maçı kazandık ve zafer sarhoşu olduk.

Şampiyon olarak GS'yi daha rahat yenmeliydik. En azından oyun olarak...

Ben artık Beşiktaş'ı %95 şampiyon görüyorum.
Şampiyonluk üzerine de birkaç şey yazalım.,
- Devre arasında transferleri yapılan Yusuf ve Ernst, şsmpiyonluğa damgasını vurdu. Şöyle bir gözü kapatıp 2.devreden itibaren yapılan maçları gözden geçirdiğimizde bu iki adamın çok aktif bir şekilde şampiyonlukta payının olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. Helal olsun, her ikinize de... Parayı biz vermedik ama taraftar olarak bizim desteğimizi gördüyseniz size sonuna kadar helal olsun. Uzun süredir bu cümleleri BJK'lı futbolculara söyleyemiyoruz. Bu da demek oluyor ki bazı şeyler iyiye gidiyor.

Beşiktaş'ın Şampiyon Olmasını Sağlayan Ana Faktörler
- Taraftarın inancı ve desteği
- Şans faktörü
- Mustafa Denizli
- Fabian Ernst
- Yusuf Şimşek

Tüm Beşiktaşlıların şampiyonluğunu kutluyorum. Umarım kritik ve özgün transferlerle gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'nde başarılı oluruz...

Ya Tutarsa (Ekstra)

Bu haftaya özel ya tutarsa ekstra...

San Siro/Maldini

Bir efsane daha futbolu bırakıyor. Kaptan Maldini seyircisi önüne son kez çıkıyor.

İtalyan futbolunun efsanevi defans oyuncusunun futbolu bırakacağı maç öncesi çekilen bazı fotolar aşağıda sunulmuştur.

Hayatını resmen AC Milan'a harcamış bir oyuncu o. AC Milan forması altında 600'den çok maça çıkmış. Buna ek olarak ulusal takımda 100'den çok forma giymiş. Ayrıca sanal alemde yani PES ve Fifa tarzı bilgisayar oyunlarında benim takımlarımda sayısız forma giymiştir.